Gülün himayesi altında olan dikenle uğraşmayı bırak artık! Bırak ki suyu taşırmayan bir gül yaprağı gibi her daim gönüllerde yer bulasın!

Okuyun; içinde baharın gelişi var.

Keyifle okuyacağım bir kitabım var artık.

Kesinlikle okumalısın hayatını değiştirecek.

Aşk’ın Tarifi Kelimelerle Ancak Bu Kadar Anlatılabilirdi; “Seven, sevdiğine olan aşkından şüphe duymuyor ise, teslim olmuş demektir. Aşk’a teslim olan birisi, asla kontrol bende demez. Eğer kontrol bende diyorsa, zaten onun adı “Aşk” olmaz.”

Hakikat kapısının ehli Mevlana Hazretinin güzel bir beyitinde; “Bir mum diğerini tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.” diye buyurmuştur.

Gülün himayesi altında olan dikenle uğraşmayı bırak artık! Bırak ki suyu taşırmayan bir gül yaprağı gibi her daim gönüllerde yer bulasın!

Leyla çok güzel olmadığı halde, mecnuna sorarlar (Sen bu Leyla’nın neresini sevdin?) Mecnun derin bir ah çekerek, (Siz benim Leyla’mı benim gözümle bir görseniz, o zaman bana hak verirsiniz) demiş. Manayı göremediğin yerde en güzel şey susmaktır. Kader konuşunca insan susarmış! İşte kader yazgısı da bazen uğraşmak, bazen izlemek, bazen de susmaktır!

İki cihanda da asla affetmem diyerek ısrar edenler, Allah’ın karşısına çıkacağımız ahiret hayatında, isteyebileceğimiz tek şey, işlediğimiz günahların affedilmesidir. Peki, Allah bizlere; “Ey kulum, sen affetmenin büyük erdemini bilmezken, Benden nasıl af diliyorsun?” diye sorarsa, ne diyeceğiz?

Mevlana Hazretleri, bir beyitinde “Kadın Tanrı ışığıdır, sevgili değil, kadın sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil.” diye buyurmuşlardır.

İnsanı ateş değil, kendi gafleti yakar Herkeste kusur görür, kendisine kör bakar Neye nasıl bakarsan, o da sana öyle bakar. Olumsuzluklara pozitif yaklaşımla bakmak kişinin güzel yönlerini ön plana çıkararak karamsarlığı yok eder ve aynı zaman da iradesini kullanarak (olumlu düşünerek) duygularını kontrol altında almasıdır.

İnsan ancak kendini sorgularsa, verimli bir toprak haline gelir.” derler. Parça ile bütünlük arasında ilişki kurmak demek, soru sormak demektir. Parçayı da, bütünü de sorgulamak demek, ilişkilendirmek demektir.

Gönlümüz katı, dilimizi açı bir hale getirdik. “Söz kalpten çıkarsa kalbe gider, dilden çıkarsa kulağı aşamaz.” sözünün, derin anlamı olan gönül dilinin, aşk ve sevgi dili olduğunu unuttuk.

Eğer hala "KIZIYORSAN" kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir. Eğer hala "KIRILIYORSAN" gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir. Eğer hala "KINIYORSAN" düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir. Eğer hala "KARŞILIKSIZ SEVMİYOR" ve sevginde ayrım yapıyorsan, hala akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevginin boyutlanmasına engel oluyorsun demektir. Eğer hala "BEN" demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir. Eğer hala “MUSİBETLERE” yana yana üzülüyorsan, gerçeği bilmiyorsun demektir. Eğer hala "ŞİKÂYET EDİYORSAN” “HAKİKATİ” göremiyorsun demektir!

Hani bazı duygular vardır, insanın içindeki sıcaklığı dışa vurması adına kelimeler yetmez ya! İlk defa kelimeler duyguların arasında sıkışıp kalmadan kendini ifade edebilmiş. Sizi canı gönülden kutluyorum. Yeni kitabınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Başarı ve Mutluluk hep sizinle olsun; Acıya sabredersin, adı metanet olur. İnsanlara sabredersin adı hoşgörü olur. Dileğe sabredersin adı dua olur. Duygulara sabredersin adı gözyaşı olur. Özleme sabredersin adı hasret olur. Sevgiye sabredersin adı “AŞK” olur.” Sabrımızın “AŞK”a dönüşmesi umuduyla.

Osmanlı döneminde evlenmek isteyen bir erkek, inceliğin ve naifliğin simgesi olan “Nar" ile evlenme teklifinde bulunurmuş. “Nar” bereketin, bolluğun, birliğin ve çoğalmanın simgesidir. Onlarca tanesiyle, bir iken bin ve bin iken bir olmayı, tek iken çoğalmayı, yalnızken bollaşmayı sembolize eder. Evliliklerinizin de “Nar” gibi bereketli olması umuduyla.

Allah sizlerden razı olsun. Rabbin O güzel elçisine benzemek bizim için şereftir. “Sevmek; Benzemek Demektir” derler. Şimdi; “Sevdiğimize Benzeme Zamanı”

Edep; Senden üstün olana hürmet etmek, senden aşağı olana şefkat etmek, dengin olanlarla da güzel geçinmektir. Bizim Yusuf’un dediği üzere; “İlim Meclislerinde Aradım Kıldım Talep. Meğer İlim Hiç İmiş, İlla Edep, İlla Edep.”